Hasta Olmayı Beklemeden…

Hayatına homeopatiyi özellikle de yapısal tedavi, kök temizlik, miyazmatik tedavi vb. – adına ne dersek diyelim – sokan veya sokmayı planlayan herkes bu tedavinin sabır gerektirdiğini en başından anlamalı ve kabul ederek başlamalı. Ve hasta olmayı beklemeden…

Bu bir arkası yarın gibi, kendi deneyiminizi yaşıyorsunuz, herkesin yaşadığı kendine. Mucize hapı alıp iki ayda dönüşmüyoruz ama kendimizdeki değişimi gördükçe şaşırıyoruz. Tedavim sırasında ortaya çıkan egzamayı da ayrıca yazacağım. Tam 6 ay benimleydi ve bir gün ortadan kayboldu.

Bir kişi düşünün bir sürü fikri var, projeler zihninde uçuşuyor ama bir türlü gerçekleştiremiyor, ah aslında neler başarır da işte her işi erteliyor ve bütün bunlar için hep başkalarını suçluyor, mutlaka birileri veya bir şeyler onu engelliyor… Homeopatik tedaviye başlayan bu aynı kişi bir süre sonra tek engelin kendisi olduğunu fark eder ve işler yavaş yavaş yoluna girer.

Kişinin tedaviye nasıl yanıt verdiği elbette onun yapısına, geçmişine, aile geçmişine, atalarından getirdiği genetik çeyizine, maruz kaldığı baskılamalara, hassasiyetlerine ve homeopatının ustalığına bağlıdır, çünkü aslında bu bir iyileştirme sanatıdır.

Homeopati ile tanıştığımda kendimde ve diğer arkadaşlarımda gözlemleme fırsatı yakaladığım ve beni en çok şaşırtan şey, tedavinin bazı insanlarda çok başarılı, bazılarında ise gerçekten meşakkatli olması durumuydu. O zaman bunun nedenini çok kavrayamasam da sonradan Sağlık Seviyeleri ile tanıştım.

Sağlık Seviyeleri, belirli tanımlanmış kriterlere göre bir insan organizmasının ne kadar sağlıklı olduğunu değerlendirmenin bir yoludur. Bu teori, Prof. George Vithoulkas tarafından son 30 yılda geliştirilmiştir ve 150.000’den fazla tıbbi konsültasyon ve 57 yıllık deneyimin sonucudur. 2011’de Vithoulkas, teoriyi daha da ayrıntılı olarak açıklayan kitabı yayınlamıştır.

Buna göre, hepimiz belirli bir sağlık düzeyinde doğuyoruz. Kitapta A, B, C ve D olmak üzere 4 gruba ayrılmış 12 seviye tanımlanmış. Sağlık seviyesi aşağıya doğru ilerledikçe savunma mekanizmasının gücü giderek zayıflıyor, bağışıklık sistemi daha fazla tehlikeye giriyor ve ciddi patoloji geliştirme eğilimi artıyor. Öte yandan şunu unutmamalıyız diyor yazar, akut veya kronik olsun hemen hemen her patoloji aniden gelişebilir, organizma üzerindeki stres miktarı organizmanın travma ile başa çıkma yeteneğini aşarsa en yüksek sağlık seviyesinde dahi patoloji görülebilir.

Sağlık seviyemiz ile ilgili en değerli bilgilerden biri, akut hastalıklar sırasında yaşanan yüksek ateştir, ve aslında bu bir sağlık göstergesidir, fakat insan yaşamı boyunca farklı streslere maruz kaldığından zamanla akut hastalıklar sırasında yüksek ateş geliştirmeyi bırakır ve kronik hastalığı deneyimlemeye başlar.

Sağlık seviyemiz düştükçe, akut hastalıklar, öksürükler, soğuk algınlığı devam eder, ancak organizma, akut hastalığı azaltır ve virüsü veya bakterileri öldürecek olan ateşi yükseltemeyecek kadar zayıf düşer. Mutlaka etrafınızda vardır, uzun zamandır hasta olmuyorum der ama aslında düzenli kullandığı ilaçlar vardır. Kişiler akut hastalık geçirmeme durumunu şöyle algılar; ateşlenmedikleri için sağlıklı olduklarını düşünürler, ancak zamanla ameliyat veya uzun süre farmasötik ilaç kullanımı gerektirecek bir sorunla karşılaştıklarını görürüz. Kitap bu ve benzeri ipuçları ile dolu.

Ek olarak kalıtım ve bunun kaderimiz olma konusuna dair çok sayıda örnek de bulabilirsiniz. Bunlardan biri de Hindistan asıllı düşünür, konuşmacı ve yazar Jiddu Krishnamurti’ye ait, ebeveynleri ve erkek kardeşi 50 yaşından önce vefat etmiş, ancak kendisi uzun yıllar homeopatik tedavi almış ve 90’lı yaşları görmüştür.

Kitapta bulabileceğiniz diğer konulara da değinmek istiyorum; homeopatinin pratiği, hastalık semptomları, semptomların faydaları, semptom baskılama ne demek, sağlık seviyeleri tanımları, genetik yatkınlık, homeopatik tedavide antidot etkisi oluşturacak durumlar, homeopatik tedavinin önündeki engeller…

Elbette en detaylı anlatım yine bu konuda, sağlık seviyeleri ve bu seviyeler arası geçişler nasıl oluyor… Seviyelerin hepsine değinmeyeceğim kısa da olsa fikir vermesini istiyorum sadece, emeğe saygısızlık etmek istemem, tüm detaylar kitapta zaten var. 50 yılın birikimi..

Seviye 1, en yüksek sağlık seviyesidir, rahatsızlıklar hasta ağırlaşmadan kolayca tedavi edilebilir, nadiren iltihaplanma görülür. Kırsal alanda, temiz havada yaşarlar.

Seviye 2, enfeksiyonların arttığını görürüz ancak iyileşme yine de hızlıdır.

Seviye 3, yüksek ateşli enfeksiyonlar görülür, bakteriyel enfeksiyonlar, otitler, gripler vb. homeopatik remedy’ler ile kolayca tedavi edilir. Alevlenme ilk saatler ve günlerde görülür hemen ardından iyileşme gelir.

Seviye 4, tipik olarak yılda ortalama 3 kez akut hastalığa yakalanırlar, bir defa şiddetli olacak şekilde yaşanan enfeksiyonlar; şiddetli soğuk algınlığı, grip, sinüzit, bronşit, semptomlara göre 1 veya 4 remedy ile yönetilebilir.

Seviye 5, antibiyotiklere dirençli semptomlar, kronik sinüzit, zor solunum, astım, belirli bir sırayla verilen birden fazla ilaçla yönetilebilir durumlar. Rahatsızlıklar bir veya iki hafta sürer, nüksetme görülebilir.

Seviye 6, kişi neredeyse her ay hastadır. Sık görülen enfeksiyonlar, hastanede ilaçlarla düşürülen yüksek ateş sonrası organizma sürekli yapılan müdahale nedeni ile kronik hastalıklara giriş yapar, başka bir hastalık geliştirip geliştirmeyeceği kalıtsal yatkınlığa bağlıdır, sık sık akut hastalık görülür ancak durum antibiyotiklerle yönetilemez.

Seviye 7, kronik durumlar ağırlıktadır, çok nadiren düşük ateşle birlikte hafif akutlar görülür. Bağışıklık sistemi zayıftır. Organizma yüksek ateş geliştiremez.

Seviye 8, bağışıklık sistemi oldukça zayıftır, tedavisi zor kronik hastalıklar bu grupta görülebilir. Kolay kolay akut hastalık geliştiremezler, nadiren düşük ateş ile seyir eder; otoimmün hastalıklar, depresyon, anksiyete, panik atak görülebilir.

Seviye 8, 9, akut hastalık hemen hemen hiç görülmez.

Seviye 10, en şiddetli kronik hastalıklar bu gruptadır. Örneğin, şizofreni…

Seviye 11, akut hastalık hiç yoktur, hasta evde tedavi edilemez.

Seviye 12, en kötü sağlık seviyesidir.

Bu yazıyı okurken yüzünüz düşebilir, ben de ailesinde kronik hastalıklar olan biri olarak bunları okurken dürüst olmak gerekirse kendimi çok iyi hissetmedim ancak başlamam gereken nokta neyse oradan başlamak için adım attım. Ölümsüz olmak değil niyetim, sadece anneannelerimiz dedelerimiz gibi toprağa bağlı, az tüketen, yaşadıkça üreten, kimseye muhtaç olmayan, dayatmasız bir yaşam amacındayım.

Kendi sağlık seviyemden bahsedecek olursam, iyileşiyorum. Yol uzun, ben sabırlıyım. Kusursuzluk yok, onu ararsak mutsuz oluruz, bir elmanın en iyi elma olmasını seviyorum ve onu çarkıfelek meyvası yapmak için çabalamıyorum.

Çok yakın bir dostum var. Eskiden ayakkabılarımı sayar sizin evde balerin mi yaşıyor diye benimle dalga geçerdi. Bu yazıyı okuyorsa ona sevgilerimi gönderiyorum. Nereden nereye.. :)) Tüketmeden alma, ihtiyaç olmadan sahip olma hali de sağlık seviyemizin ne denli düşük olduğunun göstergelerinden biri ve günümüzde bunu yapmayan az insan kaldı. BAĞIMLILIK. Bu da başka bir yazının konusu ve yine çok can sıkacak.

Kaynak: 

Sağlık Seviyeleri, Prof. George Vithoulkas

Yorum bırakın